Bir varmış, bir yokmuş. Uzak diyarlarda, Gökkuşağı Ormanı adında büyülü bir orman varmış. Bu ormanda her ağaç farklı bir renkteymiş; sarı yapraklı ağaçlar, mor çiçekli çalılar ve mavi dallı dev ağaçlar... Bu büyülü ormanın derinliklerinde yaşayan canlılar da en az ormanın kendisi kadar renkli ve dost canlısıymış.Bu ormanda küçük, meraklı bir sincap yaşarmış. Adı Cino’ydu. Cino, sabahları parlak kırmızı bir çam ağacının dalına tırmanıp, güneşi izlemeyi çok severmiş. Ormanın her köşesini tanıdığını sanır, kimse ona Gökkuşağı Ormanı’nda bilmediği bir yer olduğunu söyleyemezmiş. Fakat bir gün, Cino'nun bu düşüncesi değişecekti.Bir sabah Cino, ormanın merkezine yakın, gökkuşağı renginde bir şelale olduğunu duymuş. Şelaleden akan su, gökkuşağının tüm renklerini taşırmış. Cino bu şelaleyi hiç görmemişti. Bunu görmeliyim! diye heyecanla zıplamış.Yolda yürürken, ormanın diğer sakinlerine rastlamış. İlk olarak parlak tüyleriyle bilinen papatya kuşu Pipo’yla karşılaşmış. Cino yoluna devam ederken, yol kenarındaki parlak yapraklı ağaçları ve arada bir havada uçuşan kelebekleri izleyerek keyifle yürümüş. Ancak orman gitgide kararmaya başlamış.